Kayıtlar

Aralık, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Anlambazlar Ordusu Bir kadın ağlıyordu bıçaklanmış nefesi -yağmur kesilmiş yalnız çatıdan birkaç sert damla sesi- Ağıt kokusu tütmeye başlamıştı -hep kadınlar yakar bizde ağıdı- Ağırlaşmış omuzlarımda iyice aramak Geceleyin o sisler sanki               göğsünü örten birer yaprak gibi sakindi... Buldum Ağıtlardan sıyrılıp uzandım bedenden bir çuvalın içine Aşık oldum biraz, biraz doğruldum Ve de düştüm: Selâsını okuyamadığım elâ gözler             belki çocukturlar yüzlerinde ölüm                      ellerinde şeker Gördüm Masum ve titrek O yağan kefen parçaları dağlarıma Gülüşlerle dağılır nakarattan dönerek                        -bir anda yok olan- Bir his gibi sisler dağılır                        -insan değiller sanki hiçbiri- Çiçekler vardı ellerimde bir açıp bir solan Her şafakta dipdiri -Damlalara eş davlumbazları vuruluyor göğsümün- Ve yeniden yeryüzüne düşen su Sanki uygun adım yürüyen           bir anlambazlar ordusu.                          
BİR TARAF SİYAH OLUR BİR TARAF BEYAZ Bak bugün komple siyah giyinmiş Ve siyah Onun üstünde durduğu kadar Temiz ve güzel durmamış Hiçbir yerde O kadar beyaz durmamış hiçbir beyaz Ve o kadar rengarenk değil Hiçbir gökkuşağı Hiçbir gül o kadar kırmızı değil Ve siyah da değil Erzurum'un gülleri Onun beyaz Benim siyah olduğum kadar... "Yazdım siyah diye         Beyaz koksun saçların  Sen ben kadar ağlama         Ak aksın gözyaşların."                                     SIRADAN