Kayıtlar

Şubat, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Selâ Herkes siyah giyinmişti uyandım bir sabaha Siyasilerin dilinde şuh bir kahkaha Musalla taşı... En rahat yataktı gördüğüm Göz yaşı En taşkın yükü bulut gibi insanların Beni de arıyordu ölüm Gönlüm Sığınıyor sabahın Rabb'ine Saklanıyorum Bir kızın güzel kirpiklerinde Yahut doğru bilginin eşiğinde Uzaktan, uzaklardan, uzağımdan... Henüz göz kırpmışken tan Duydum aşkı ve devleti anlatan o sesi Vakit yaklaşıyor git gide Musalla taşında yatıyor gözleri mavi belki Belki elâ - Es Selâ... Herkes siyah giyinmişti Yeşil örtündüm tabut üzerinde Ön safta Kurşunlar vardı siyasiler yerinde Bu sabaha Bu sabaha çıkmak bile aşk işiydi O ses Yakınlardan, yakından, yakınımdan... Git gide duruldu nefes Benim aşkım devamıdır her mısranın Siyahlarla uyandım bu sabah Ömür gibi geldi devamı Bu unutulmaz selânın -Aleyke Ya Resulallah Allah... Allah... Allah                                                           Kâlemî
SEN AŞKSIN Gül sevginin süsüydü Boğalara bile kırmızıyı sevdirdin Sen gülün kırmızı rengisin. Çok az duygu gönlü yakar Sen Hz.İbrahim'i yola koyansın Sen buranın  en güzel ateşisin. Korku ölümün kara gülüydü Sen onuda soldurdun Açan çiçekleri solduransın. Her gün ölüm günüydü Sıradanın yüzünü güldürdün Azrail'i dahi gülümsetensin. Sıradan zaten ölüydü Sen ölüyü tekrar öldürdün Cesetleri yerlerde süründürensin. Ölmek gönülle görüp gözle görememekti Sen sahip olunması en zor olandın Sen Sıradanın dünyadaki cehennemisin. Çok az şair adını koyabildi senin Sen aşksın...                                                               SIRADAN
KAR TANESİ Ağlardım hep küçükken, hayallerim yıkılınca, kalmayınca bir tanesi, Diz çökmezdim, dayanırdım zorluğa, bu benim için mutluluğun bahanesi. Her çocuğunda benim gibi; büyük, cesur bir adam olmak istemesi, Adam olmak hayallerimde, karla kaplı yola düşen küçük bir kar tanesi. Sevinçlerim, küçükken babamın bana iki liraya küçük bir top alması, Duyduğum en güzel yalan, düşünce acımadı sözüme annemin yalandan inanması. Umut bulmak karanlık çöktüğünde, ayın aydınlığa batması, Sevinç kalbe bir yıldırım, havada hızla uça küçük bir kar tanesi. Sevmek bakıp bakıp ağlamaktı resimlere, aşkla dolu her karesi, Kış ayında, soğukta, büyük bulutların ardından sarı saçlının belirmesi. Aşık olmak; göz yaşını sel yaptığında, birinin gözlerini hafifçe silmesi, Aşk, Kasım'da kalbe süzülen küçük bir kar tanesi. Tek korkum misafiri olduğum Dünya'da zamanımın bitmesi, Üzülmez miyim bir düşünsene, ne zor seni görmeden gitmesi? Resmin kalsa bir tane sadece elimde, o zaman başla

Sen

Gözlerin bademi andıran Kocaman Evren kadar kocaman yüreğin Ve kolların O öpülesi kolların Sanki şafak bekler dudakların Gün doğsun Doğsun da iyimser bir gül açsın diye Kıskanır seni gün doğmaz da kalırsam karanlıkta Sen olursun benim evrenim, günüm... Tiftik
KUŞUN DÜNYASI Bir kuş olduğunuzu düşünün İhtiyacınız var bir yuvaya Yuva içinde bir ağaca Yol kenarı onlarca ağaç İstediğinizi seçip konup Evinizi yapacaksınız Ama bir anlığına düşünün Seçtiğiniz ağacı birazdan kestiklerini Ya da seçmediğin bir ağacın kesildiğini Bilemezsin bu dünyanın en iyi yeri neresi...                                                SIRADAN
Yunus'un Mezarı Bendedir Emre'm Yunus'un mezarı Başka ilde arama Yerdedir henüz şehitlerimin kanları Kurşun sesleri geçti alt yazıda Rüzgâra değme salınan sevigilimdi  Tıpkı yüzü gibi parladı ay Oy vermek Ateş etmek kadar kolay Sevmek ve görmek vezinsiz bir türküdür Ölür  Can taşımazsa bu kabri Üç nokta ve sonsuzluk, Mezar çiçekleri, Onsuzluk ... Hepsi vicdansızca saplanır yüreklere Emre'm Yunus'un mezarı bendedir Sevgilim gül gibi dikilidir üzerinde Yaprağı dikenindedir İçim karıncalanır akşam yedi bülteninde Feri gitmiş sol gözün, koltukla bulanmış sağ göz Siyaset Şehit düşmek ne kolay bir söz Taziyelerde kalmış cesaret Bendedir Yunus'un mezarı Kapanmış Ki aşkın kapısıdır mısraları Bir kuş konar gözlerime  her sabah Kanadı Yunus'tanmış Dokunur göz kapaklarıma, buyurur  Ve bulur beni o gül kokusu Gözlerimde mahmur Aşkın sancılı uykusu.                                               
UNUTTU İNSAN Gönülden sevmeyi bilmedikten sonra neden sever ki insan? Başkalarının umudu olmadan bir yerden neden umut bekler ki insan? Karşısındakini kırdıktan sonra neden düşler kurar ki insan? İnsan düşler kurup, umut beklerken sevmeyi de unuttu. Kürtü Türk'e kırdırıp kardeşlikten bahsedenlersiniz, Alevi'nin inancına saygı duymayıp Hâk, hukuktan söz edenlersiniz, "Allah Allah" diyerek cennet ateşinde cânı katledenlersiniz, İnsan söz verip tutmayınca kardeşliği de unuttu. İnsanın içi dışı bir olmadıktan sonra temizlik imandan gelse ne olur? Tecavüze sessiz kalan hakimler olduktan sonra ahlak denen şey olsa ne olur? Alın teri sel gibiyken kazanan yolsuz ise ülke hukuk devleti olsa ne olur? İnsan haksızlığı öğrenince ahlakı ve imanını da unuttu. Zengine bedelli askerlik varken fakire anlatılan neden vatan borcu? Oğlunun kan kırmızı bayraklı tabutunu bekleyen annem, güllerin soldu. Babam mutsuz ama gururlu, görevini tamamladı, içinden çıkılmaz bu
Çatlaktır Ellerim Ellerimin çatlaklarına bak sevgilim Buradan Dicle akar, burası Gediz İlim Suyundan korkar da içmeyiz Ellerimin çatlakları sevgilim Bak kan tutmuş doğu yakası Ortasında saray gibi bir kemik Altından tası Ellerimde genel bir renksizlik Yolunup duruyor tırnaklarım Afilli bir yalan halkların özgürlüğü Çağdaş Yunus kapısıdır sığınaklarım Katliamda geçersizdir yürürlüğü Ellerim çatlaktır sevgilim Savruluyorum tekerinde Mercedes'in Benim yerime Din kullanıldı elden gittiği için Unutulmuş bir ayet-i kerime -Leküm dîniküm veliye dîn Bir çam düştü düşecek gövdeme yaslanıyor Böyle arada yaşaması zor Ellerimin çatlakları sevgilim, Geçmiyor sen sevsen de beni, Gezdirsen de dudaklarını, Denizden gelen soğuklar indirmiyor yelkeni, Unutuyorlar bir mevsim yaşayacaklarını, Kanayan yerlerime dua kapatıyorum, Sınırlarımı zorluyor ama seviyorum Senin özüne onlarla dokundum sevgilim, Ve kayboluyor yaslandığım çam özler
KİM BİLEBİLİR Dün hayallerimi morgun soğuk masalarının birinin üzerinde buldum Bugün elime tutuşturdular bir kazma kürek üzerilerine toprak attım Yarın alacağım elime bir ibrik su yeşeren otları sulayacağım Gelecekte belki mezarımdan bir gül koparır güneşe doğru yürürüm Sonsuzda gezinirken elimde bir gül ile belki bir hayalim olur KİM BİLEBİLİR...                                                                         SIRADAN
DENİZİM Tablodaki masmavi gülümseyen deniz gibisin Varsın ve hissedebiliyorum çok yakınımdasın Tabloda görebiliyorum seni oradasın Ama  gerçekte gerçekte benden çok uzaktasın. Ülkeyi üç taraftan çevirmiş bir deniz gibisin Başımı nereye çevirsem gördüğüm tek sensin Gönül gözü bu çok üzüyorsun gönül ne adisin Her yerde sen varsın bende ben yokum ne yaparsın. Tüm denizlere ayak basmış Gezmiş Deniz gibisin Kalbimdeki yalnızlığa savaş ilan ediyorsun Kızma bana yarim tek suçlu benim sen değilsin Sen denizsin tabure ipe beni gönderiyorsun. Atamın gözüne renk veren deniz gibisin Kalbimi aşka götürecek güzel bir düşsün Sor bana aşkın için nelerden vazgeçersin Kurtulmuş halkın yüzündeki tebessümsün. Gönlümün tek yaşam kaynağı derya deniz gibisin Tek dileğim başka biri bu denizi kurutmasın Korkma yarim sen kurumaya başlasan bile Ben aşk dolu bulutlarla üstünde gezineceğim Kova kova su taşıyıp ölme diye öleceğim...                                                        
ADALET SADE SARAY İSMİDİR Hala utanmadan nasıl bahsedersin Adaletten eşitlikten Görmez mi gözün insanları Nasıl elin kalem tutar Eşitlik için diye pankart yazmaya Hala neden yoruyorsun sesini Bu bağırmalar ne için ki İnanıyorsan bu dünyaya eşitliğin Hakkın adaletin geleceğine Sana bir sır vereyim Geri zekalısın. İnsanların eşit doğduğuna Saf gibi inanıyorsun İnsanı insan olarak doğdu diye Diğerleriyle bir tutuyorsun Yapma İnsanlar dünyada sadece Doğduğu ve öldüğü için eşit Tek eşitliğimiz hepimizin doğması Ve tek adalet herkesin bir gün ölmesidir Biz ölürken eşitiz ama Gömülürken bile adaletsiz bu dünya. Safsın ya anlamazsın Örnek vereyim de iyice girsin kafana Deniz sadece bebek sahilinden güzel Kordon dan yada Bodrum dan güzel Ya Hatay da ya Suriye de Orada çocuklar denizde ölüyor Deniz orada güzel mi sanıyorsun İstanbul züppesiyle mülteciyi Eşitmi sanıyorsun Burada adaleti göster bana Göster ki Bende senden özür diliyeyim...                    
Yıldızlar Aşk ve onur hukuki bir mesele Güceniğim bir duvar gibi Kitap edilip yakılıyor sevdam önümde Yıldızlar hep sevmek derdi Sevilmek uzak bir kelime Kimsenin düşünmediği doğrular var Bağdaş kuruyorum yıldızlarla Her şeyi unutup aşkı görüyorum Ayıp yıldızlarda Geceleyin Saraydan geliyor asıl tehlike Gündüz ekranda yalan ağızlar Gece de görünüyor derde değer olan Yıldızlar Boş karanlık bakıyor ardımdan Sönmesin onlar Başucumda ekranlar Otuz üç tanede buluyorum ışığımı giden sevgilimi ve yıldızları Geceleyin Bir ip uzanıyor yıldızlardan Göçüyor çölümde uçan uzağa Hayy deyince estiğim rüzgarlardan Yeşil yanıyor tüm trafik lambalarında İşte yıldızlar Ve ipte bir tespih tanesi oluyorum Benim gibi adsızlar Denizde su gibidir, çölde kum.                                            Kâlemî
SESSİZ Şşş sessiz ol Dağlar pusuludur şimdi Dağlar it kaynıyor Sessiz ol askerim şehit oluyor Sessiz ol iki mehmet için toplanmazlar Halinden mutlu köleler mutlu ve sessiz Canlar bizden gidiyor Sen yinede sessiz ol. Şşş sessiz ol Dağlar pusludur şimdi Askerim iti göremez pustan sisten Sen sessiz ol Sessiz ol ki tek mermi yesin kafasından Sen sadece dağda sessiz ol işe yara Sen sessiz olma...                                              SIRADAN
Çarşamba Şiiri 'Darılmak değil, Sarılmak Sana' Belki bir gece görsen beni rüyanda Aşk bahsimi anlar, özler, güler de gelirsin Nefes sesi, omzum, belin ah sarılmak sana Bir sarılsak hepsi geçer, unutma sen şiirsin İyiliğin için gülüm, elinden tutup hatırla Şiir olmanın suçu olmaz, ah sen de bilirsin Ne güzeldir, belinden tutup sarılmak sana...                                                                    Kâlemî

Yine Ölüm

Yine ölüm, yine ölüm... Göz yaşları, Yaralarla aydınlandı çölüm Kaybolmadı Aşkla toplanan sevgilimin saçını Orada gördüm, Yorgun adımlarla gelmekte Yine ölüm, yine ölüm... Ellerim yavaşça çözülmekte belinden Düştüm, tutunamadım yolcu ormanına Ellerinden İğne yapraklar suyunu benden almakta Benden almakta mürekkebini kalem Bana alem, yine ölüm, yine ölüm... Hakkım olmadı benim Sevmekten başka Âhımı Benden aldı sevgisini dünya Yine ölüm, yine ölüm... Ağaç dalları arasından geçen ışıklarda Camdaki aksimde Orada gördüm, Gözler İzlemekle yetindi hayat Kucak açtı çölüm Zikrim ile titreyen bu tabiat Ve her nesnesinde zamanın Fısıldayan bir lisan gibi yine ölüm, yine ölüm...                                           Gıyaseddin Kâlemî