Yıkılma Sakın- İsmet Özel

'' Sana durlanmış kelimeler getireceğim
pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler ''

Her gün daha da yorduğumuz dünyayı kahreden kelimeler. Bazıları bizlerin ağzından çıkıyor, hemen karşımızdakinin pörsümüş dünyasını kahrediyoruz. Sürekli kelimeler uçuşuyor çünkü, öznenin ve nesnenin ne olduğu karşıtlığındayız.
Gittikçe otoriterleşen rejimlerle devlet başkanları, popülizmin bağrında insanoğlunun hala daha umutla bağırıp, gözlükler takması gözüne...
Gözlük takmak zorundayız, zira daimi acı köreltiyor bir yerlerimizi. Belki bazı ilaçlar söndürür yanımızdaki acıları, muhtemel ki ilaçlar, başka hastalıklara gebedir, başka hastalıklar başka çocukları öldürür.

Oyun tahtasında bulundukça tüm rasyonelliğiyle insan, bir yere kadar susturabiliyor kalbini.
Dünya artık sizlerden sıkıldı cânım insanlar.

Her sabah çarpışarak çekilirdi karanlık alnacımdan
acılar bile duymadım kof yürekler önünde
beynim her sabah devrimcinin beyniydi
ayaklarım donukladı gelgelelim
sağlığın yerinde mi?


İnsanın koşulsuz şartsız bakıp gözlerinden masumiyet akıttığı an, sanki çaresizliğin o derin ve rahatsız edici sabrıyla birlikte zamanın seni kaşığın tersiyle ağır ağır ezmesi gibi. Dışarıdan ilahi iradeyle bir rüzgar esip, değiştirse milyonlarca çocuğun 'o an'ını...
Öyle ki sınırları tahta kalemiyle çiziyor insanoğlu yeniden, oysa bir tek çizmeyen biz varız, asker yığılı sınırlarımızda hala durmalarını istesek de dur diyemediğimiz insanlar... İçimize batıyor çünkü emperyalizm,

Yaraların kabuğu kolayca kaldırılıyor 
halkın doğurgan dünyasına dalmakla 
onların güneşe çarpan sesini anlamayan 
dört duvarın, tel örgünün, meşhur yasakların sahipleri
seyir bile edemezken içimizdeki şenliği
yılgı yanımıza yanaşmazken
bizi kıvıl kıvıl bekliyorken hayat
yıkılmak elinde mi?


varsın zındanların uğultusu vursun kulaklarımıza 
yaşamak
bizimçün dokunaklı bir şarkı değil ki.
Bu yürek gökle barışkın yaşamaya alışmış bir kere
ve inatla çevrilmiş toprağın çılgarına
yazık ki uzaktır kuşları, sokaklarıyla bizim olan şehir
ama ancak laneti hırsla tırpanlayamamak koyuyor insana
öpüşler, yatağa birden yuvarlanışlar
sevgiyle hatırlansa bile hatta.


Köpüren, köpürtücü bir hayatın nadasıdır kardeşim
bütün devrimcilerin çektikleri
biliriz dünyadaki yorgunluk habire mızraklanır
dağlarda gürbüz bir ölümdür bizim arkadaşlarınki
pusmuş bir şahanız şimdilik, ne kadar şahan olsak
ama budandıkça fışkıran da bizleriz
ölüyoruz, demek ki yaşanılacak...


İsmet Özel, Yıkılma Sakın




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Poem Of The Middle Earth

Dağılganlaştıramadıklarımızdan

Inter'siz Rail