Güneşsiz Distopya
Özgürlükten mahrum bırakılmış insanların bazılarında
karamsarlık ve ümitsizlik ortaya çıkar.Hürriyetin yoksunluğundaki ümitsizlik,
tahripkâr bir kasırgayı anımsatır bana.Tüm mevcudiyeti yerle bir eden… Güneşi
çalınmış bir dünyayı gözünüzde canlandırın.Göğe en uzak dehlizler kadar boğucu
bir distopya.Her an güneşin özlemiyle kavrulan,kapkaranlık bir dünya...Cıvıldamayan
kuşlar,çimlenmeyen tohumlar,solan çiçekler,yok olan ormanlar,zincirleme
kıyımlar,kitlesel yok oluşlar… Bir tarafta eski günleri anımsayan,hatırda kalan
aydınlığın ve sıcaklığın zihinlerinden kayıp gitmesini engellemeye çalışan
mağluplar.Diğer bir tarafta ise güneşi hiç tanımamış olanlar.
Güneş ile
yaşayamamış,onu ruhlarında hissedememiş olanlar maddi ve manevi açıdan daima bağnaz kalırlar.Güneşi
tanıyanlar eski günlerin tekerrürünü arzularken,tanımayanlar güneşin karanlık
özlerinin mevcudiyetini yok edeceğini bildiklerinden güneşin tekrar doğuşunu engelleme gayretinde
bulunurlar.
Güneşin tohumunu buldukları yerde ya yok edecek ya hapsedecekler.Ta
ki aydınlığı arzulayanlar da güneşi unutana dek.İşte o zaman güneşin selası
yankılanacak yeryüzünde.Bir daha çocuklar oynaşıp gülüşemeyecek mavi göğün
altında,çimlerin üstünde.Koca yaşlı dünya ,güzel yürekli şairlere bir daha
ilham olamayacak.
Dünya tam anlamıyla yerle bir olacak hürriyetin
yoksunluğunda.
‘‘Ben, bizden olan bütün insanların dostu;
Adı, haritalarda bile bulunmayan
Bir köyündenim Anadolu'nun.
Güzel şeylere hasrettir memleketim,
Güzel şeylere hasret bu dünya.
Yıllardır, kanda ve ateşte mısralarım
Yanan şehirlerin,
Ağır tankların tekerlekleri arasında.’’ **Enver Gökçe'nin Memleketimin Şarkıları şiirinden
Yorumlar
Yorum Gönder