İsyan-ı Kadîm
Ve
o kadar kullanıldı ki akıl, anneler çocuklarını okuldan almaya giderken
yalnızca şefkatlerini aldılar yanlarına.
Çocuklarının
önüne geçsin istemiyorlardı çünkü aklın artık kendisiydi bu kadar ukala olan.
Kullanıla kullanıla yıpranmış, yakası sararmış bir gömlek olmuştu akıl,
kullanılmasına izin verilen kısmıyla. Ve kızardı anneler hükümete oysa gündelik
hayattı onlara diktasını dayatan.
Ve
bu akıl ukalaydı:
Grinin
hem siyahı hem de beyazı bilip ikisine de ait olmayışından gelen bir ukalalıktı
bu. Aklın rengi artık griydi, bir nevi metal rengi.
En
sonunda okuldan alınan yeni akıl küplerine yalnızca akıllarını teslim etmeleri
gerektiği sunuldu. Yani akıl ukaladır, onun kaplaması yırtılmış süngeri eskimiş
koltuğa benzeyen hegemonyasını okşayın ki kimseyle başınız derde girmesin.
Kalbinizi
| asla | yanınızda | bulundurmayınız | dendi.
Oysa
akıl, babaların saçlarını döken banka faizlerinin bir müzik gibi bangır bangır
çalındığı caddelerde zaten çirkindi ve kalp kurumuş bir dere yatağına
hapsedildi, artık anlatılmayan bir masala: Ferhat ile Şirin’in, Leyla ile
Mecnun’un aziz hatırasına, sinemalarda yasak sahnelerle beddua edildi perde
arkalarından, beyaz camlar karşısında âmin yapıldı çeyizlik sandığına benzeyen
kilitli gözlerle.
Derken
yanlışlıkla âşık oldum sana
Bir
mürekkep gibi sende dağıldım ve yazdım ismini zamana
O
büyük kâğıda
isyanla
yazılana şiir derlermiş
Gurur
duydum hiçe sayıp da gururumu
Saydım
aşkın o kesif şıklığını
Mataram
şimdi şiirle dolu.
Yorumlar
Yorum Gönder